Rüyaların Peşinde: Van Gogh ve Japonizm
17/7/2018/ skopbülten / Hans Belting, Çeviri: Derya Yılmaz Sol: Utagawa Hiroshige, “Köprü Üzerinde Sağanak”, 1857. Sağ: Van Gogh, “Yağmur Altında Köprü (Hiroshige’nin baskısından)”, 1887. Şubat 1888’de Van Gogh hayal kırıklıkları içinde Paris’i terk ederek yeni bir hayata başlamak üzere Fransa’nın güneyine taşındı. Arles’a geldikten birkaç gün sonra, kardeşi Theo’ya “Sanki Japonya’daymışım gibi hissediyorum,” diye yazacaktı. Bir süre sonra yazdığı bir başka mektupta ise kendini daha açık biçimde ifade etmişti. Tek kelimeyle “empresyonistler” diye adlandırdığı diğer sanatçıların, Japon resminin etkilerini sindirmeye devam etmeleri gerektiğini düşünüyordu. Peki “neden Japonya’ya gitmiyorlar? Yani, Japonya’nın muadili olan Güney’e? Bence yeni sanatın geleceği Güney’de yatıyor. Burada insanın görme yetisi değişiyor. Her şeyi Japon gözüyle görüyorsun, renkleri daha emin biçimde hissediyorsun” – yani, bozulmamış ve doğal olarak. Paris’te Japonizm kültünün doruk noktasına vardığı zamanlardı...