Nobuyoshi Araki'nin Fotoğraflarında Ölüm ve Yaşam Arasındaki Cinsellik

Nobuyoshi Araki, çağdaş sanat dünyasının esaretin fotoğrafçısı olarak tanıdığı 1940 doğumlu Japon sanatçıdır. Araki, fotoğrafla ilgilenmeye üniversite yıllarında başlamış olsa da profesyonel olarak bu konuda isminin duyulması 90’lardan sonradır. İlk çalışmaları karısı Yoko Araki ile yaptığı “Kış Yolculuğu” adı verilen seri çalışmadır. Karısının 1990 yılında ölümü Araki’nin sanatında bir dönüm noktası yaratmış ve bundan sonra yaşam ve ölüm arasında ikisini de barındırdığına inandığı cinselliği yeniden tanımlamaya çalışmıştır. Benlik, Yaşam, Ölüm adını verdiği bu serileriyle çağdaş sanatın önemli isimleri arasına girmiştir. Eserleri Tate Modern, San Francisco Modern Sanatlar Müzesi gibi önemli müzelerde sergilenmekte ve Barbican, Phillips de Pury & Company gibi önemli galeri ve müzayede şirketleri tarafından temsil edilmektedir.

Araki’yi tanımlayan asıl işleri daha öncede bahsettiğim üzere Benlik, Yaşam, Ölüm Serileri ve Kinbaku Serileridir. Bu çalışmalarda ana unsur belli yerlerinden bağlanmış çıplak kadın bedenleri. Bu nedenle de sarıp sarmalamanın veya esaretin fotoğrafçısı olarak tanımlanıyor. Araki, bağlanmış bazen tepeden asılmış söz konusu çıplak kadınları cinsellikten çok aşk ve erotizmin sembolize etmek için kullandığını söylüyor. Kinbaku değişik çeşitte düğümler demek ve sanatçı için değişik esaret şekillerini temsil ediyor. Bir kadının sadece bedenini iplerle bağladığını çünkü kalbini bağlayamayacağını söylüyor. Bu ifade ile asıl esaretin manevi esaret olduğunun altını çiziyor. Sanatçı ben kadınları bağlarken onlara sarılıyorum diyor. Ben esareti bir tür bağlanma duygusuyla özdeşleştiriyorum diyerek görüntüdeki sert, fetiş ve uç hisleri, aşk, erotizm ve bağlılık duygularıyla ifade ettiği alt okuma ile yumuşatıyor. Sanatçı, çıplaklığı ve pornografiyi aslında kadının bedeninde değil de yüzünde yani ifadesinde daha rahat yakalayabildiğini söylüyor. Başarıyı bu şekilde tanımlıyor.

İlk bakışta izleyende şiddeti, acıyı, pornografiyi, tecavüzü, işkenceyi, esareti düşündürse de söz konusu fotoğraflar aslında derin anlamlar ve okumalar içermektedir. Sanatçıya göre fotoğraf izleyenle daha rahat iletişime geçen bir uygulama alanıdır. Çünkü günlük/sıradan yaşam ile özel/yüce olanı birleştirir. Gerçekçi, duygusal, erotik esprili bazen de edepsiz olanı halk geleneğine uyarak açık bir şekilde aktarır. O, bağlanmış kadınlarla Japon kaligrafisi arasında görsel bir bağ da kurar sıradan olanla yüce olanı fotoğrafta bu yolla birleştirir. Aynı pornografide erotizmi, bağlamada aşkı aradığı gibi.

Araki, sex, yaşam, ölüm, yalnızlık gibi insan doğasını oluşturan fiziki ve ruhsal durumları ele alan serileri yanında benzer bir tutumla ele aldığı Tokyo kentine dair serileri de dikkat çekicidir. Tokyo ona göre hızlı inşanın ve yıkımın, çürümenin ve kirliliğin, gökdelenlerin ve ahşap evlerin, beton canavarların ve çöplük alanların olduğu, insanların yaşam hızı içinde kaybolduğu bir kenti temsil ediyor. Telefon ve güç kablolarının gökyüzünde sarmaş dolaş olduğu Tokyo, onun fotoğraflarında tüm bu nedenlerle yalnızlığın ve yokluğun hüküm sürdüğü bir harabe ve labirent olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçı, çıplaklık ve esareti sarılmış/bağlanmış kadın ve kentte birbirine benzer bir yaklaşımla ele alıp mikro bakışı makro ölçeğe taşıyor.

Sanatçı karısının fotoğraflarıyla başladığı serilerine bağlanmış kadın ve Tokyo serileriyle bir üst noktaya taşımış görüneni görünmeyen karşıt anlamlarla beslemiştir. Bugün 100-150 bin dolar arasında değişen rakamlara ulaşan Araki fotoğrafları çağdaş sanat alanında özel bir yere sahiptir.

Film ve yazarlıkla da ilgilenen Araki, Felix Nadar, Man Ray, Brassai, Ihei Kimura, Kishin Shinoyama gibi önemli fotoğrafçılardan etkilenmiş ancak sanatçı bu etkilenmeyi bir adım ileriye taşıyarak cüretkâr ve abartılı bir anlatım şekliyle özgünleştirmiş ve en önemlisi çağı yakalamıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gestalt Prensipleri

Herbert Bayer

Onlar Grubu